Kurbanın Sembol Olduğu ve Temsil Ettiği Bazı Manalar: Prof. Dr. Osman Çakmak

Kurbanın Sembol Olduğu ve Temsil Ettiği  Bazı Manalar: Prof. Dr. Osman Çakmak

Kurbanda, dayanışma ve muhabbetin yeniden kurulması, yakınlığın yeniden tesisi,  muhtacın gözetilmesi, ziyafet sofralarının kurulması ve ilahi nimetlerin yeniden keşfedilmesi/görülmesi,  pek çok hayvanın öbür dünyada buraklık mertebesine yükselmesi gibi sırlar  ve manaları var.  Bunların  yanında kurban, kulluğun topluca idrak edildiği, tekrar fark edildiği muhteşem bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkıyor.


Bayramlar vesilesi ile   yakınlarımızı ve dostlarımızı görür, sıla-ı rahim yapar; ziyaretlerde bulunuruz.


Bu ziyaretlerden ölülerimiz de hissesini alır; onları da unutmayız. Onlara da "hediyelerin" en güzelini takdim ederiz.
Geçmişlerimiz gibi, geleceğimiz olan çocuklar da bayramlarda hisselerini alırlar.


Çocuklar ve gençler büyükleri ziyaret edip hürmetlerin en güzelini gösterirler.

Böylece yediden yetmişe her kesimde yakınlaşmak zirveye ulaşır.

Bunlardan başka Kurbanın   sembol olduğu ve temsil ettiği başka manalar da var.

KURBAN  olarak hayvanın boğazına sürülen bıçak aslında nefsimize, hevamıza, masivaya veya tabiataperestlik inancına, maddeye bağımlılık duygusuna sürülmüş olmaktadır.


Bütün bunları en parlak şekliyle temsil eden KURBAN  hayatın mülke bakan yönünden melekût yönüne çevrilmesinin sembolik bir halini anlatır.

  O kurbandan  akan kanla birlikte şüphelerimiz, düşmanlıklarımız, nefretlerimiz,   ruhumuzdaki  kirler de akmaya başlar.

Nefis ve malların Allah yolunda feda edilebildiği, O’ndan gelindiği ve her şeyin  O’nun tasarrufunda olduğu inancını sembolize eder KURBAN.


İnsanlık sembolik de olsa Halık-ı Zülcelale, Mahbub-u Hakikiye yakınlaşma serüvenini her yıl Kurban ile  tekrarlar. İnsanlar da birbirine daha da yaklaşır. Uzun zamandır birbirini  görmeyenler bir araya gelir. Kurbiyetin (kurban kurbiyetten gelir: Yakınlaşma) manası böylece tahakkuk eder.

Bu yakınlık ve arınma Hac ile ayrı keyfiyete bürünür ve zirveye çıkar. Bambaşka bir coşku ve heyecan husule gelir.

Hayatın gerçek sahibi Hayy-ı Kayyum’un arzusu doğrultusunda en değerli varlığımız olan hayatımızın farazi olarak feda edilmesi ile O’na muhabbetimizi, O’nun için neleri feda edebileceğimizi   gösteriyoruz.
Bu nedenledir ki, Hz. İbrahim’in çetin imtihanı (oğlu İsmail’i kurban etme serüveni) her yıl bütün inananlar  tarafından gerçekleşir.

O zat ki, Halilullahtır ve bunu yıllardır beklediği, canından çok sevdiği evladını Allah yolunda fedayı göze alarak, evlat sevgisinin Ona olan sevginin önüne geçmediğini göstererek isbat etti.

  O evlat ki, öyle bir babaya layık olduğunu, Rabb’inin emri doğrultusunda canını tereddütsüz ortaya, başını bıçağın altına koyarak Mahbub-u Hakikiye olan sevgisinin nefsinden, hevasından, bedeninden ve babasından çok daha üstte olduğunu gösterdi.
Hayat zahiren çok tatlı. Hayatı, onu verenin yolunda O’na olan sevgimizin ifadesi olarak feda edebilmek kadar zor ne olabilir? Tıpkı şehadete (şehitlik)  yürümek gibi. Ya neticesi…


Firavunlaşmış nefisler bazen, Rahmet-i İlahiye’nin önüne geçmiş gibi ifadeler kullanıyor.    Allah yolunda akıtılan kanı   cinayet, katl olarak değerlendirebiliyor.

Hayatı veren ve  idame ettiren, onun her türlü levazımını yerine getiren Hayy-ı Kayyum... Hem canlılara verdiği hayatı günü gelince  nihayetlendiren vazifesine son veren de O.

O’nun merhameti ve sürekli inayeti olmaksızın hayat devam edebilir mi?  Halife-i Arz olarak yarattığını ve imtihana tabi kıldığı insanlara da yetki vermiş.  Etlerini yiyebilir, onları Allah yolunda kurban edebilirsiniz diyor tüm Hayatın Sahibi.

Hangi fani  çıkıp da hayatı  Malik-i Hakiki’lerinden korumak gibi  bir tavır sergileyebilir ve bu canlıları kurbana etmek yazıktır diyebilir?  Hangi selahiyetle söyleyebilir bunu?
 Onların hayatını sen vermedin, sen karşılamıyorsun onların ihtiyaçlarını... Sonra bu alemde fena yok. Beka var. Hayvanların da ruhları baki kalacak..

Hulâsa, esasen bu aleme ibadet için kulluk için gönderilen insanları Kurban ibadetinin manasını ve   çok hikmetleri biraz düşününce görebiliyor.


Kurbanın manasını bir kere daha hatırlarsak: Gerçek sahibini unutmuş, gafleti Rabb-i Rahim’den bağları kopmuş gibi gözüken ene (gurur ve kibiri doğuran ben duygusu ve EGO)  tabiatperestlik ve maddeye tapmak (materyalist görüş ve bakış)  gibi tağutların temerküz ve tecessüm ettiği hayatı yani insanın en değer verdiği varlığı Allah yolunda feda etmek imtihanıdır.


Bayram manasının idraki  duası ile
Hayırlı bayramlar!..


Prof. Dr. Osman Çakmak