İstanbul Ticaret Üniversitesi Dış Ticaret Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Murat Yalçıntaş 54 yaşında. 45 yaşından sonra spora başladı, geçen yıl Asya’nın en yüksek dağı olan Everest Dağı’nda 5364 metrelik Base Camp’a, bu yıl da Afrika’nın en yüksek dağı olan Kilimanjaro’nun 5895 metrelik zirvesine çıkan Yalçıntaş, edindiği izlenimleri 31. Haliç Buluşmaları – Zirvelerden Gönüllere programında paylaştı.
Doç. Dr. Murat Yalçıntaş’ın ulusal ve uluslararası çeşitli sivil toplum örgütlerindeki yöneticiliklerinin, akademisyen olarak bilim dünyasına sunduğu katkıların, aldığı pek çok ulusal ve uluslararası ödülün yanı sıra, dikkat çeken bir özelliği de dayanıklılık sporlarına olan tutkusudur.
Fiziken ve ruhen değişim yaşadığımı hissediyorum
Video ve görsellerle dinleyicilere sanal bir dağ tırmanışı yaptıran Yalçıntaş, açılış görselinde İsra 37. ayeti hatırlamamızı sağladı. “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Ne yeri yarabilir ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.” İrtifanın, dağlara tırmanışın insana küçük ve zayıf olduğu hakikatini hatırlattığını dile getiren Yalçıntaş, sözlerine şöyle devam etti: “İnsan vücudu 0 – 2000 metre arasında yaşayabilen bir vücut sistemine sahiptir. Bu seviyenin üzerine çıkınca nefes alamamaya başlıyorsunuz. Bu duruma kendinizi alıştırabilmek ve herhangi bir yükseklik hastalığına yakalanmamak için de yavaşça, küçük adımlarla yürümeyi tercih etmek zorunda kalıyorsunuz. Spor her insana hem fiziki, hem de ruhi kazanç sağlıyor. Bu iki kazanç, insanın daha sağlıklı, daha kaliteli bir yaşam sürmesine sebep oluyor. Öte yandan özellikle benim yaptığım dayanıklılık sporlarında farklı şeyler de öğreniyorsunuz. Özellikle 4 -5 bin metreyi geçtikten sonra; sırtınızda da çantanız var, rüzgar estiğini, soğuk olduğunu düşünün. 8 – 9 saat ufak ufak adımlarla gidiyorsunuz. Hayatta da aynı şey vardır; eğer vazgeçmezseniz ve bir şeyi hakikaten halis niyetle arzu ederseniz çok çok küçük adımlarla bile hedefinize ulaşırsınız. Sabrederseniz, uğraşırsanız, bırakmazsanız, pes etmezseniz ulaşmak istediğiniz sonuca ulaşırsınız. Dağcılık size sabretmeyi, pes etmemeyi, çok ufak adımlarla da olsa devamlı olarak aynı konu üzerinde çalıştığınız zaman başarıya ulaşacağınızı öğretiyor. Dağda acele ederseniz nefessiz kalırsınız ve zirveye çıkamazsınız; aynı hayatta da olduğu gibi. O yüzden hayatta karşılaştığım herhangi bir zorlukta aklıma hep dağa tırmanırken attığım küçük adımlar gelir.
Dünyada tek doğru yok
Keşfetmeyi de sevdiğini vurgulayan Doç. Dr. Yalçıntaş, tırmanışlar sırasında fraklı kültürler ve yaşam tarzlarıyla karşılaşmanın da eğitici olduğunu belirtiyor:
‘’Yepyeni yerler görüyorsunuz. Farklı coğrafyalar, farklı insanlar, farklı canlılar, farklı yaşam tarzları, farklı kültürler. İki dağdan bahsettik, Nepal’deki insanlarla Tanzanya’daki insanlar, Nepal’deki doğal güzelliklerle Tanzanya’daki doğal güzellikler, Nepal’deki yaşam tarzı ve kültürle Tanzanya’daki yaşam tarzı ve kültür; iki dağın çok farkı vardı. Bu kadar değişik şeyler görmek size, dünyada tek doğrunun olmadığını da öğretiyor. Bu kadar değişik şey gördüğünüz zaman anlıyorsunuz ki, her insan için her gerçek kendi ortamında geçerli. Sizin doğrularınız sizin ortamınızda geçerli. Dolayısıyla hiç kimsenin kendi doğrularını, kendi bildiklerini başkasına dayatmaması gerektiğini anlıyorsunuz.”
Dağların bize öğrettiği başka bir şey daha var
Ahzab 72. ayete (Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir.) değinen Yalçıntaş, insanın mütevazı olması gerektiğini vurgulayarak, “Allah bizleri zalim ve cahil olmaktan korusun” sözleriyle konuşmasına son verdi.
Program katılımcıların soruları ve düşünce paylaşımlarıyla son buldu.