Dünyadaki bütün ülkeler Amerika’yı kendi sınırından atamamışken Türkiye sınırlarının dışından atmayı başarmıştır.
UTESAV’ın Barış Pınarı Harekatı konusuyla 32.’sini düzenlediği Haliç Buluşmalarının konuğu, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın oldu.
Programda moderatör olan UTESAV Başkanı Mehmet Develioğlu, selamlama konuşmasında Barış Pınarı Harekatının başladığı ve anlaşmaya varıldığı tarihlere dikkat çekerek genel çerçeveyle ilgili kısa bilgilendirmelerde bulundu. Ardından bu harekatın neden başladığı, Türkiye’yi bu noktaya hangi sürecin getirdiği ve operasyonun dünya kamuoyuna yansımalarının nasıl olduğuyla ilgili sorularını yönelterek sözü Hasan Basri Yalçın’a devretti.
Sürecin tarihsel arka planını anlatarak konuşmasına başlayan Hasan Basri Yalçın, soğuk savaş sonrası Amerika’nın kendi kurduğu sistemi korumaya yönelik olarak politika güttüğünü belirtti. Arap Baharının toplumsal bir olay değil dış destekli bir olgu olduğunu dile getiren Yalçın, konuşmasına şöyle devam etti “Amerika Arap Baharıyla birlikte ‘bırakınız birbirlerini kırsınlar’ politikasına geri döndü. Kendisi kavga etmek yerine, başkalarının kavgasını seyretmek ve bu vesileyle kendi ticaretine devam etmek Amerika’nın bir dış politika perspektifidir. Nitekim 19. yy. ’da İngiltere’nin jandarmalık yaptığı dünyada ticaret yaparak kendi ceplerini doldurdular. 2. Dünya Savaşı’nın sonuna gelindiğindeyse dünya ekonomisinin yarısı Amerika’nın elindeydi.”
15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra Türkiye’nin Rusya ile anlaşarak Fırat Kalkanı Harekatını başlattığına değinen Yalçın, Suriye’de olaylar başladığından beri önceliğimizin demokratik bir dönüşüm olduğunu dile getirerek Amerika’nın bu süreçte Türkiye’yi yalnız bıraktığını, Halep düşünce de Rusya ile anlaşmalı olarak harekatın başladığına değindi. “Bu harekat bir savunma harekatıydı. PYD’nin kanton bölgeleri dağıtıldı. O devlet Türkiye sınırına kurulmuş olsaydı ikinci İsrail vakası olacaktı. Bu operasyon Türkiye’nin sınırına yönelik güvenlik tedbirlerinden biriydi ve Amerika’nın izniyle olmadı.”
İkinci operasyonun Afrin olduğunu belirten Yalçın, bu operasyonun arka tarafı temizleme harekatı olduğunu belirterek PKK’nın cephe savaşı yapmayı tercih etmesinin kendileri aleyhine sonuçlandığını belirtti.
Dünyadaki bütün ülkeler Amerika’yı kendi sınırından atamamışken Türkiye sınırlarının dışından atmayı başarmıştır.
Üçüncü operasyon olan Barış Pınarı Harekatının Amerikan ordusunun olduğu bölgelerde gerçekleştiğine değinen Yalçın, Suriye’deki güvenlik problemi sonucunda Türkiye- Amerika telefon görüşmesinde bir mutabakata varılmadığını söyledi. “Artık Türkiye her şeye rağmen savaşa girmişti. Tüm dünya, Türkiye sahada yumruğunu masaya vurunca diplomasi masasına oturmaya karar verdi. Türkiye’nin ise görüşmelerde dillendirdiği en önemli şey, ‘malum örgütün sınırlarımızdan temizlenip temizlenmeyeceği’ meselesiydi. 17 Ekim’de Trump ile yapılan anlaşma, Türkiye’nin ekonomik yaptırımlara uğramayarak ve asker kaybetmeyerek kazançlı çıktığımız bir anlaşma oldu. Sonrasında Rusya ile yapılan anlaşma sonucunda da 10 km gözlem alanı kuruldu ve artık PKK’nın sınırlarımızda bir devlet kurma hayali son buldu.”
Türkiye’deki terör sorunu bir sınır dışı sorunudur.
Varılan anlaşmaların nihai bir anlaşma olmadığından bahseden Hasan Basri Yalçın, Türkiye’nin Suriye’den toprak alma gibi bir hedefinin olmadığını, tek hedefinin bütün Suriyelilerin ülkesine döndürmek olduğunu belirterek konuşmasına şöyle devam etti; “ Suriye’de çözümün iki yolu vardır; birincisi bir tarafın açık ara kazanması, ikincisi ise tarafların ortak bir düzlemde anlaşması. Amerika artık Suriye’de istediği sistemi getiremez çünkü Rusya orada söz sahibi oldu. Ama ne Amerika ne de Türkiye Suriye’den bugünkü şartlarda çekilme kararı almayacaktır.”
Hasan Basri Yalçın son olarak Türkiye’nin, Suriye’de bir terör devleti kurulma imkanını ortadan kaldırdığını dile getirerek konuşmasını bitirdi. Program soru-cevap bölümüyle son buldu.