Kur’an Buluşmalarında 331. dersimizin konusu Hz. İsa aleyhisselâmın sofra mucizesi idi.
11 Aralık Cumartesi sabahı canlı olarak YouTube’un Erdemli Hayat kanalından yayınlanan Buluşmada, Mâide sûresinin bu mucize ile ilgili 112-115. âyetlerini okuduk. Bu âyetlerin meâli şu şekilde idi:
Hani Havariler “Ey Meryem oğlu İsa,” demişlerdi. “Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” İsa ise “Eğer mü’min iseniz Allah’tan korkun” demişti.
Onlar “Biz o sofradan yemek istiyoruz,” dediler. “Tâ ki kalplerimiz tatmin olsun, senin doğru söylediğini bilelim ve buna şahit olalım.”
Meryem oğlu İsa dedi ki: “Ey Rabbimiz olan Allahım! Bize gökten bir sofra indir ki bizim evvel gelenlerimize ve sonra gelecek olanlarımıza bir bayram ve Senden bize bir âyet olsun. Bizi rızıklandır; çünkü Sen rızıklandıranların en hayırlısısın.”
Allah “Ben onu size indireceğim,” buyurdu. “Lâkin bundan sonra sizden inkâr eden olursa, onu da şimdiye kadar dünyada kimseye vermediğim bir azapla cezalandırırım.”
Diğer kıssalarda takip ettiğimiz usulü bu kıssada da uyguladık ve kitaplarda yer alan, ancak hiçbir sahih rivayete dayanmayan ayrıntıların üzerinde durmadık. Bunun yerine, âyet-i kerimede yeteri kadar ayrıntısıyla anlatılan bu önemli kıssadan çıkarmamız gereken dersler üzerinde durduk. Yaptığımız tesbitlerin bir kısmı ise şöyle oldu:
· Havârîlerin İsa aleyhisselâma iman ettikleri zaten âyette geçmişti. İsa aleyhisselâmın “Eğer mü’minseniz” ifadesi de onların mucize isteklerinin inkârcı kavimler gibi bir meydan okuma veya imtihan şeklinde bir istek olmadığını gösteriyor.
· Bununla beraber, inecek olan bir mucize, gerek Havârîleri, gerekse ona şahit olanları büyük bir sorumluluk altına sokacağı için, İsa aleyhisselâmın bir uyarıda bulunma ihtiyacını duyduğu anlaşılıyor.
· Bu arada, diğer mucizelerde olduğu gibi bu mucizede de üzerinde uzun uzadıya tefekkür etmemiz gereken bazı cihetler bulunduğu unutulmamalıdır. Mucizeler, harikulâde olarak, yani, âdetin dışında vuku bulan, bizim alışık olduğumuz ve “tabiat kanunları, doğa yasaları” gibi isimlerle andığımız İlâhî kanunların dışında cereyan ettiği için olağanüstülük atfettiğimiz hadiselerdir. Oysa, mahiyet itibarıyla bakıldığında, bir işin mucize olarak gerçekleşmesi kadar, “olağan” bir şekilde gerçekleşmesi de bütün kâinatı hükmüne boyun eğdiren bir kudretin ve herşeyi bütün ayrıntılarıyla kuşatan bir ilim ve hikmetin eseri olarak vücuda gelir. Sofra mucizesi de, “doğa yasaları” perdesi altında, her gün ve her yerde milyonlarca senedir cereyan etmekte olan bir mucizeden başka birşey değildir. Bu gerçeği apaçık görmek için kendimize tek bir soruyu sormamız yeter:
· Semâdan bir sofrayı bir defalığına indirmek bir mucize ise, yerden milyonlarca tür canlının sayısız fertlerini doyuracak çeşit çeşit rızıkları yeryüzünün dört bir köşesine her an serip serip kaldırmak nasıl bir mucizedir? Bir sofranın inişiyle imana gelen insanların bu kadar sofralar karşısında inançsız kalması yahut inancında tereddüde düşmesi aklın alacağı bir iş midir?
Âl-i İmrân sûresinin 112-115. âyetlerini okuduğumuz 331. Kur’an Buluşmasına ait video kaydını buradan izleyebilirsiniz: