UTESAV’ın Haliç Buluşmaları kapsamında gerçekleştirdiği programların 35.si “Tarihi Süreçte Türkiye ve Libya İlişkileri” konusu ve yeni Senegal Büyükelçisi Prof. Dr. Ahmet Kavas’ın katılımıyla MÜSİAD Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Programı selamlama konuşması yaparak başlatan UTESAV Başkanı Mehmet Develioğlu, yeni görevinden ötürü Prof. Dr. Ahmet Kavas’ı kutladı. Haliç Buluşmaları programlarının güncel konulara değinerek kamuoyunu bilgilendirme amacı güttüğünü dile getiren Develioğlu, bereketli bir program olmasını dileyerek konuşmacıları yerlerine davet etti.
Moderatörlüğü üstlenen UTESAV Mütevelli Heyeti Başkanı Yardımcısı Ahmet Doğan Alperen kısa bir giriş konuşması yaptı. Konuşmasına İbn-i Haldun’un “Tarihsellik gerçeklere yaklaşmanın tek anahtarıdır” ve Ahmet Cevdet Paşa’nın “Tarih bilmeyen siyasetçi pusula bilmeyen gemi kaptanı gibidir” sözleriyle başlayarak, devlet yöneticilerinin ve özellikle hariciyede görev yapan yöneticilerin karşılaştıkları sorunları tarihi perspektiften bakarak isabetli çözümler bulabileceklerini ifade etti. Ahmet Doğan Alperen konuşmasına şöyle devam etti: “Libya Hz. Ömer (r.a) döneminden itibaren islam toprağı. Osmanlı Devleti’nin Libya ile ilişkileri 1510 yılında Libya’da bulunan Hafsilere yardım etmesi ile başlar ve 1551 yılından itibaren ise Libya bir Osmanlı vilayeti olmuştur. Bugün “Libya” olarak isimlendirilen coğrafyada Osmanlı devletinin Trablus, Bingazi ve Fizan adıyla ayrı ayrı idari merkezleri vardı. Cezayir, Tunus ve Trablusgarb ocaklarına hep birlikte “Garp Ocakları” deniliyordu. Bu ocaklar merkezî devlet için kayda değer bir üretim ve gelir kaynağı oluşturmamakla birlikte, Osmanlı devletinin ve İslam âleminin savunması açısından Akdeniz’de bir ileri karakol görevi görüyordu. Bugün sorulması gereken en temel soru, Libya’yla beş, hatta on iki asır öncesine giden tarihsel ve kültürel bağları bulunan Türkiye’nin “Libya’da ne işi var?” sorusu değildir. Bunun yerine “ABD, Rusya, Fransa, İtalya gibi emperyalist ülkelerin Libya’da ne işi var?” sorusu sorulmalıdır.”
Senegal Büyükelçisi Prof. Dr. Ahmet Kavas’ın özgeçmişi hakkında bilgi bilgilendirmede bulunan Alperen sözü İsrafil Kuralay’a takdim etti. UTESAV Mütevelli Heyeti ve İTO Başkan Vekili İsrafil Kuralay, Cumhurbaşkanı ile birlikte 2020 yılının ilk ziyareti olan Senegal, Gambiya ve Cezayir izlenimlerini katılımcılarla paylaştı. Yapılan gezide Senegal Büyükelçiliği görevi verilen Prof. Dr. Ahmet Kavas ile birlikte olduğunu dile getirerek Sayın Kavas’ı bir kez daha kutladı.
Bugün Afrika’yı bir kelime değil bir coğrafya olarak anlamamız gerekir.
Prof. Dr. Ahmet Kavas konuşmasına Libya’nın tarihini anlatarak başladı. “Libya MS. 456’lara kadar Roma hakimiyeti altındadır. Romalılar, bugünkü Tunus ve Libya’nın batısındaki toprakları içine alan bölgeye Afrika adını vermiş, Araplar bunu İfrîkıye olarak telaffuz etmişlerdir. Emeviler ve Abbasiler döneminde Libya Müslümanların hakimiyeti altına girmiştir. Daha sonra Türkler Asya’dan Kuzey Afrika’ya gelerek bugünkü Libya topraklarının da içinde bulunduğu Mısır merkezli bölgede ilk Türk İslam devletini kurmuşlardır. İhşidler ve Fatımilerin bölgeye hakim olduğu dönemden sonra yeni Türkler dediğimiz Selçuklular devreye girmiş ve öncekilerin gittiği güzergahı takip etmiştir.”
Türklerin Afrika’daki varlıklarının 1100 yıllık bir geçmişe dayandığını belirten Prof. Dr. Ahmet Kavas, Kuzey Afrika bölgesini Avrupalı güçlere karşı korumak üzere Osmanlı Devleti’nin yüzyıllar boyunca bölgeye askerî, idarî ve diğer alanlar için gerekli insan gücünü Anadolu’dan temin edildiğine değindi. “1800lü yıllarda Anadolu’da Trablusgarp’a yetiştirilmek için götürülen insan gücünün büyük bir kısmı zaman içerisinde Libya’ya yerleşerek burayı yurt edinmiş ve Libya’da aileler ön plana çıkmaya başlamıştır. Her ne kadar kendi aralarında zaman zaman çeşitli sürtüşmeler yaşansa da her iki güç de dışarıya karşı hep birbirlerini savunur pozisyonda durmuşlardır.”
1885 yılında Avrupa’da Afrika haritasının çizildiğine değinen Sayın Kavas, 1912 yılında Libya’yı İtalya’ya bırakmak zorunda kalan Osmanlının bu topraklarla bağlarının kopmadığını ifade etti.
Türkiye Libya’ya kan bağı ve tarih ile bağlıdır.
Libya’nın Türkiye için çok meseleleri olan bir coğrafya olduğunu belirten Prof. Dr. Kavas, Türkiye’nin Libya politikasının dünyanın herhangi bir yerindeki ülkeyle olan ilişkiyle bir tutulamayacağını ifade ederek, “Libya, Türkiye için önemli bir ülke. Son 50 yıla bakıldığında Libya’nın Türkiye’ye sağladığı imkânlar çok fazla. Özellikle müteahhitlerimiz Libya’da çok etkin. Türk iş adamlarının orada yakın ilişki içerisinde olması nedeniyle Libyalılar, ülkelerini ayağa kaldıracak bir ülke varsa onun da Türkiye olduğundan eminler. Libya’nın doğusundan batısına kadar her taraftaki halk, Türkiye’nin aldığı askeri destek kararı sevinçle karşıladı ve beklentiye girdi” diye konuştu.
Kavas, Libya’da güçlü hükûmetin kurulması durumunda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de elinin güçleneceğini vurgulayarak “İmzalanan muhtıra anlaşmaya dönüşürse Türkiye, Akdeniz’deki enerji yataklarında hak sahibi olacak. Bunun için İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs bu anlaşmanın hiçbir şekilde kabul edilmemesini istiyor. O yüzden Türkiye’nin kendi lehine olan bir durum kapsamında beraber çalışacağı Ulusal Mutabakat Hükûmeti’nin (UMH) ayakta kalması için desteklemesi son derece normal bir durum” değerlendirmesinde bulundu.
Libya Fransız ve İtalyanlara teslim edilemeyecek kadar kıymetli bir ülkedir.
Prof. Dr. Ahmet Kavas, BAE, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır’ın Türkiye’ye karşı hasmane yaklaşımlarının Libya’ya yapılacak yardımları kesmeye yönelik olduğunu söyledi. Sayın Kavas, Libya’yla ilgilenmelerinin tek nedeninin Türkiye’nin bölgedeki etkinliğinin önüne geçmek olduğunu belirterek, Türkiye’nin 2019 sonunda Libya ile imzaladığı anlaşmanın çevre ülkeleri kızdıracak nitelikte olduğunu söyledi. Sayın Büyükelçi, anlaşmanın Türkiye’ye Doğu ve Batı Akdeniz’in kontrolünü verdiğini ve özellikle Yunanistan’ın elinin ayağının bağlandığını ifade ederek sözlerine son verdi.
Program sonunda Yazar Mustafa Özcan, MÜSİAD Libya Temsilcisi Mürteza Karanfil, MÜSİAD Diplomatik İlişkiler Komite Başkanı Mehmet Zeki Güverçin’in bölgeye ilişkin değerlendirmelerinin ardından katılımcıların sorularına verilen cevaplarla son buldu.