(UTESAV) tarafından bir düşünce paylaşım platformuna dönüştürülen ‘Haliç Buluşmaları’nda gündem bu sefer DARBELERİN ANATOMİSİydi…
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş’ın konuk olduğu toplantıda Türkiye’nin darbeli tarihi masaya yatırıldı. Programın açılış konuşmasını yapan UTESAV Başkanı İsrafil Kuralay, 1960’larda dünya aya çıkma yarışına girmişken Türkiye’nin yapılan bir darbeyle Başbakanı’nı astığını ve sonrasında süreklilik kazanan müdahalelerle ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan geri düştüğünü dile getirdi. “Darbelerin panzerihi erdemli hayattır” diyen İsrafil Kuralay, darbe komisyonu raporundan ders alabilmenin önemine dikkat çekti. İsrafil Kuralay, darbeci zihniyetinin yok edilmesi için de şu öneriyi getirdi: ”Bu raporun dikkatlice okunup, içinden çeşitli tezler çıkarılıp, diri tutulması lazım. Yoksa meclis arşivlerinde unutacağız” dedi.
ŞAŞIRTAN DETAYLAR KİTAPTA OLACAK
4 aylık bir çalışma süresinde yaklaşık bin 500 sayfalık bir rapor hazırlayan araştırma komisyonunun çalışmaları değerlendiren Nimet Baş, tarihin tekerrür etmemesi için geçmişin iyi anlaşılması gerektiğine dikkat çekti. Hazırlanan raporun ortak bir çalışma olduğunu ve durumu belgelediğini anlatan Nimet Baş, “Bu süreçte şaşırdığım olaylar ve kişiler de oldu. Onları da kitapta yazacağım” diyerek daha detaylara gireceğine işaret etti.
DARBECİ ZİHNİYETİ TANIMALIYIZ
Baş, her darbede darbecilerin toplumun psikolojik desteğini yanlarına aldıklarını belirterek, şöyle dedi: ”Gerçekten ülkenin iyi yönetilemediği, terör ortamına mahkum edildiği inancı pekiştirilmiştir. Darbeciler bu anlamda bence başarılı da olmuşlardır. Toplum olarak üzerimize düşen, her birimizin bu zihniyeti uzaklaştıracak çalışmalarda bulunmasıdır. Her şeyden önce biz aslında darbecileri tanıyoruz. Yani bir de bu var. Her zaman üniformalı bir kesim temsil etmez. Darbe ve darbecilik bir zihniyet sorunudur. Halen daha bence siyasi partilerde önemli görevlerde bulunanlar dahi darbeci zihniyete sahip olabilirler.”
Yaptıkları çalışmaların, gelecekte sivil, demokratik bir anayasa hazırlanmasında referans anlamında katkı sağlayacağını vurgulayan Baş, ”Bütün duygusal bağlılıklarımızdan ve ideolojik saplantılarımızdan uzak bir gözle meselelere bakmayı başarmamız gerekiyor. Sonuçları itibarıyla her darbeyi, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak görmeliyiz” diye konuştu.
MİLLET DEVLETİNE BAĞLI OLMASAYDI…
Nimet Baş, darbecilerin sadece demokrasiye darbe vurmakla kalmadığına dikkati çekerek, ”Darbeciler aynı zamanda vatandaşların vatandaşlık aidiyetlerini sakatlıyor, bu ülkeye ait olma duygusunu kaybettiriyor” dedi.
Ordusuna, askerine ”Mehmetçik” diyen bir toplumun 28 Şubat’ta derinleştirilen düşmanlıklarla neredeyse ordusuyla karşı karşıya geldiğini anlatan Baş, şöyle konuştu: ”Eğer bu millet bu kadar devlete bağlı olmasaydı, bunca kritik gelişmelerde devlet diye bir şey kalmaz, yıkılırdı. Bütün o darbeciler de belki altında kalırdı. 28 Şubat’ta fiilen bir darbe olmamıştır. Olmasına gerek de yoktur. Milli Güvenlik Kurulu ülkeyi yönetmeye devam etmiştir. Dolayısıyla siyasilerin, siyasi aktör olmayı bırakın, karar mekanizmalarında bile yer almalarına izin verilmemiştir. Dolayısıyla kurgulanan sistem işlemiştir. Fiilen yönetime el koymayı gerektirecek bir durum yok, zaten yönetimdedirler.”
KUR’AN-I KERİM YASAĞI ETKİLEDİ
Baş ayrıca, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli bir sivil memurun evinde yapılan aramada el konulan bir belgedeki, ”Yasak dini yayınlar arasında olmamasına rağmen dini bilgiler ihtiva ettiğinden el konulmasına (Kur’an-ı Kerim)” yazısının kendisini çok etkilediğini belirterek, bunu, ”bu kadar da olmaz ki” dediği yazılardan biri olarak gördüğünü söyledi.
Darbecilerin de bu toprağın insanı olduğu vurgusunu yapan Nimet Baş, “Darbeciler bu milleti değil ama devleti çok sevdi. O kadar çok sevmişler ki devletin tapusunu üzerlerine yapmışlar. Hiçbir kötülük yoktur ki ucunda para olmasın” dedi.