Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) tarafından MÜSİAD Genel Merkezi’nde “Bir İslâm Aydını Olarak Nasreddin Hoca” konulu tarih sohbeti düzenlendi.
MÜSİAD Genel Merkezinde gerçekleştirilen programa MÜSİAD üyeleri, UTESAV’ın Mütevelli Heyeti, muhtelif basın organlarının yöneticileri, sivil toplum kuruluşları ve derneklerin yöneticileri, yazarlar ve akademisyenler katıldı.
Nasreddin Hoca Komedyen Değildir!
Programın açılış konuşmasını yapan UTESAV Mütevelli Heyeti Başkanı İsrafil Kuralay, şair ve yazar Şaban Abak ile üniversite öğrencisiyken tanıştığını, kendisiyle ilgili bir hatırasını ve yazarın özgeçmişini paylaştıktan sonra şunları söyledi:
“Batı zihniyeti ve onun takipçileri tarafından insanlarımız ve kurumlarımız hakkında yanlış algı oluşturuluyor. Kavramlarımızın içi boşaltılarak, değerli kişilerin seviyesi düşürülerek, bu kişilerin toplum nezdinde hiç hak etmedikleri şekilde tanınmasına yol açılıyor. Nasreddin Hoca da maalesef bu yanlış algıdan nasibini almış bir İslâm âlimidir. Nasreddin hoca bize öğretildiği şekilde bir komedyen değildir. Mevlâna bir hümanist değildir, Yunus emre sadece bir şair değildir. Maalesef Nasreddin Hoca Batı kafalı zihniyet tarafından bizim gözümüzde asıl kimliğinden farklı bir yere oturtulmuştur. Şaban Beye Nasreddin hoca ile ilgili böyle ilmi bir çalışma yaptığı için, bir doğruyu inşa ettiği için tebrik ediyorum. “
İslâm aydınları en büyük mirasımız
Şair ve yazar Şaban Abak böyle bir programın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkürlerini sunduktan sonra şunları söyledi:
“Hangi işi yapıyorsak yapalım, hangi kurumda olursak olalım, nasıl yeme içmeye, mutad ibadetlerimizi yapmaya vakit ayırıyorsak, tarihimize, kültürümüze, sanatımıza ve edebiyatımıza da ilgimizi daima sürdürmeliyiz.”
Kur’ân-ı Kerim’in kıyamete kadar değişmeyecek olan hakiki kaynak olduğunu söyleyen Abak, fani olan insanların kalıcı olan, baki olan, ebedi olan bir mekanizmayı nasıl sürdüreceklerini bir mürşidin şu şekilde izah ettiğini söyledi:
“Kişinin, dinin temel kaynaklarını çok iyi anlaması, kavraması, benimsemesi ve bunların da toplum içerisinden çıkacak olan İslâm âlimleri tarafından anlatılması gerekir.
Abak: Nasreddin Hocanın Selçuklu Devletinin en çalkantılı döneminde 1205 yılında doğduğunu 13. Yüzyılda Haçlı seferleri ve Moğol istilasına şahit olduğunu anlattı. Anadolu’nun yaşadığı bu en çalkantılı dönemde Nasreddin Hocanın İslam âlimi olarak önemli bir görev üstlendiğini belirtti. Şaban Abak; Bu gün Nasrettin hocanın Akşehir’de kendisine ait iki üzüm bağını vakfettiğinin belgelerinin ortaya çıktığını söyledi.
Nasreddin Hoca’nın Türk İslam coğrafyasında da çok iyi tanınan bir kişilik olduğunu belirterek, büyük bir ihtimalle Moğol istilası sonrasında Moğollar tarafından bu coğrafyaya götürülmüş olabileceğini anlattı.
Hocanın Fıkralarında da aslında çok önemli mesajlar saklı olduğunu bunlardan birisi de Katolik papazların Eşek üzerinde Katolik Hristiyanları haçlı seferlerine davetini, hicvetmek için kendi eşeğine ters binerek Anadolu insanına hatta insanlığa bu işin yanlışlığını anlatmıştır. Nasreddin hoca zaman zaman da bölgede yaşayan Hristiyan âlimleri ile girdiği tartışmalarıyla da dikkat çeken bir kişilik olmuştur. Bu akıl dolu tartışmaları ile de Müslüman halka moral vermeye çalışmıştır.
“Bazen devletler çöker, fakat bir süre daha ayakta kalır gibi olur. Bazen toplumu ayakta tutan temel can, temel hayat kaynağı da çöker. Onu yeniden onarmamız ihya etmemiz gerekir. Çünkü devlet yıkılınca insanlar ve toplum da başka medeniyet ve kültür havzasında kaldıklarında kendilerini yenileyemedikleri için eriyip yok olurlar.”
İslâm aydınlarının Kur’ân-ı Kerim ve Sünnetten sonra en büyük mirasımız olduğunun altını çizen yazar Abak, “Rasûlullahın (s.a.v.) yanında bulunmuş, hadisleri kaydetmiş olan Ashâb-ı Kiramdan başlamak üzere muhaddislerimiz, mezhep imamlarımız, âlimlerimiz; İmam-ı Azam, İmam-ı Şafii, İbn-i Arabi, Mevlana, Yunus Emre bizim en önemli değerlerimizdir” dedi. Şaban Abak sözlerine şöyle devam etti:
Her dem yeniden doğarız
“Yunus Emre’nin de dediği gibi ‘Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası.’ Eğer elimizde çok hassas bir mekanizmayla bakabilsek salise salise yenilendiğimizi görebiliriz. Örneğin insan vücudundaki hücrelerin sürekli yenilenmesi, yenilendiğimizin açık göstergesidir. Dolayısıyla bizler de işlerimizi, şirketlerimizi, müesseselerimizi kurarken daima kendisini yenileyen bir mekanizma şeklinde inşa etmeliyiz.”
İslâm’da bizim bildiğimiz mânâda muhafazakârlık yoktur, dirilişçilik vardır. Bizler sahip olduğumuz değerleri bir sonraki nesillere intikal ettirecek olan kuşakları yetiştirerek yenilenmemizi devam ettirmeliyiz.
Nasreddin Hocanın hayatını bilinmeyen yönleriyle, tarihî kaynaklarıyla araştırıp bu konudaki eserini kaleme alan Abak, Nasreddin Hocanın aslında bir büyük bir İslâm âlimi olduğunu, kadılık ve müderrislik yaptığını ifade etti. Nasreddin Hocanın fıkralarından birçoğunun asılsız olduğunu da dile getiren şair, bunun ispatı olarak fıkralarda geçen şahısların onun ölümünden sonraki devirlerde yaşamış olmalarını söyledi.
Programın sonunda yazar Şaban Abak, Nasreddin Hoca ile ilgili eseri “Tarifi Bende Bir İslâm Aydını Olarak Nasreddin Hoca” kitabını misafirlere imzaladı.